20 Mart 2016 Pazar

Biraz tarz değişikliği...

Yoğun iş temposu ve ardından okul derken zaman su gibi akıp geçiyor. Aslında nerdeyse hemen hemen her akşam birkaç saat ödev hazırlamak için bilgisayarımı açıyor ve internete giriyordum. Fakat blog yazmak bir türlü aklıma gelmiyordu. Saat:23.30 gibi NTV'de Çanakkale Şehitliği ve orada yaşananlarla ilgili programı izlerken daha önceden olduğu gibi bu senede Çanakkale Şehitliğine giderek bir gün çadır kurup oraları doyasıya gezmeyi düşündüğümü eşimle paylaştım. O hatırlattı bana bir blogum olduğunu ve bu geziyi orada paylaşmamı.

Ve tabi bloguma baktığımda uzun zamandır ihmal ettiğimi fark edebiliyordum. Bu blog ilerde kızıma bırakabileceğim güzel bir anı olabilirdi aslında. Tabikii çok sık gelemesem de bu bloga devam etmeliydim. 

Gelelim uzun bir ayrılıkta yaşadıklarıma...

Çanakkale serüveninden geriye dönerken sanırım Şarköy civarında bana göre çok hızlı (100 km hızla) diğer sürücülere ve motorlara göre yavaş olan bu yolculukta yanıma yanaşan büyük CC bir motor kullanıcısının yanımda yavaşlayarak selamlaması ve sonrasında devam etmesi belki de motorsiklet kullanıcılarının dayanışması açısından gurur verici bir şeydi. Ama ardından hızlanıp gitmesi sanki o yolu beraber gelmişiz de beni bırakıp gitmiş gibi bir burukluk uyandırdı bende. Sanırım bundan dolayıydı PCX i satışa koymam. İlan vermemle satmam bir haftayı bulmadı. Kasım ayı gibi İstanbul'a doğru yola çıktığında arkasından bakmak biraz üzdü ama daha büyük CC motor düşüncesi bu burukluğu en aza indiriyordu. Tabikii daha önce hiç vitesli motorsiklet kullanmayan biri olarak maxi scooter ile yola devam etmeye karar verdim. Artık hayatımda Yamaha XMAX 250 vardı.

Hoşgeldin


Tabi PCX e göre daha heybetli ve daha geniş bagaj hacmiyle göz dolduruyordu.