5 Mayıs 2014 Pazartesi

Çanakkale Gezisi diyelim...

Evet artık izne ayrılmıştım, izin öncesi yaptığım planları uygulama vakti gelmişti. Pazartesi günü öğlen kızım okuldan geldi yemeğini yedikten sonra okula geri gidince, bende ani bir kararla hemen yola çıkma kararı verdim. Acilen hazırladığım sırt çantamla beraber öğlen 13.00 sıralarında hazırdım.


Hava biraz kapalıydı ama sağlam giyindiğim için sıkıntı olmaz düşüncesiyle gazı verdim ve yola koyuldum. Birinci gün ; istikamet olarak Kırklareli-Havsa-Uzunköprü-Keşan-Gelibolu-Eceabat-Çanakkale.
İkinci gün; Çanakkale-Ezine-Ayvacık-Edremit-Burhaniye-Gömeç-Ayvalık-Dikili-Aliağa-Menemen ve İzmir.
Üçüncü gün; İzmir-Manisa-Balıkesir-Bursa
Dördüncü gün; Bursa-Yalova-Kocaeli-İstanbul ve Kırklareli olarak plan yapmıştım.

Tabiki motorun 2000 km bakımını yolda aklıma gelince hemen istikametimi Edirne'ye çevirip bakım yaptırdım. Bakımı yapan usta "abi bu havada emin misin gitmeye bak ben Keşan'la konuştum yağmur varmış" dedi bir kere yola çıkmıştım kararlıydım evet gideceğim diyerek bakım sonrası yola koyuldum. Ve sağsalim yağmursuz bir şekilde Keşan'a ulaşmıştım. Ancak fotoğraf çekimi için durduğumda gideceğim istikametteki kara bulutları görünce hani korkmadım değil ama kararlıydım ne pahasına olursa olsun gidecektim.


Keşanda bir fotoğraf molasının ardından teekrar yola koyuldum veeee...


Hava birden kapkaranlığa döndü, o yağmura rağmen fotoğrafsız olmasın bu durum diye deklanşöre bastım bastım ama hepsi böyleydi görüntünün ama yılmak ve korkmak yoktu devam ettim. Gelibolu'ya yaklaşınca sanki başka bir dünyaya gelmiş gibi güneş aralanı verdi bulutların arasından.. derken Eceabat'a gelmiştim bile..



Feribota binmek için gelmiştim ancak daha 50 dakika olduğunu söyleyince dedim biraz dolaşayım. Tam arkamı döndüm gidecekken arkamdan biri seslendi. "5 dakika sonra Kilitbahir Feribotu var" demesiyle fırladım Kilitbayir'e doğru ve yetiştim feribota...


Motoru parkedip, bir bardak çay eşliğinde o güzel manzarayı seyrederek yorgunluğumu attım.


Ve artık gelmiştim Çanakkale'ye önce kalacağım yere yerleşmeliydim.. Sonrası malum eski arkadaşlarımı arayıp hasret giderecektik.

Arkadaşlarla buluştuk eskilerden sohbetler, anılarımız tazelendi sohbetlerle derken saat: 22.00 gösterirken kalacağım misafirhaneye gelmiştim. Bir bira içip öyle odaya çıkayım diye düşündüm. O sırada bir asker istersem bar kısmında içebileceğimi söyleyince bende askerin peşinden bara doğru yöneldim. İçerisi hoş bir ışıklandırma sistemi ile aydınlatılmış, hoş bir mekandı. Sanırım gecenin ilk ve tek müşterisi bendim. Oturdum gözlerime takılan ilk şey tabikii Yeni Rakı idi. :) Bir küçük bu gece bana yeterdi.

   
Birkaç dubleden sonra Tokat'ta beraber çalıştığımız bir abimizin emekli olarak Çanakkale'ye yerleştiğini söylemişti akşam ki dostlar... Rehberi şöyle bir karıştırdıktan sonra numarasını buldum ve saat biraz geç olmuştu ama samimiyetine sığınarak aradım. Çanakkale'de olduğumu söyleyince hemen atladı geldi arabasına. O kadar mutlu oluyor ki insan. Sevdiği ve değer verdiği kişilerden de bu saygıyı sevgiyi görünce... Hoş sohbetin ardından derken yine gece yarısı yaptık saatleri... Kendisini arabasına kadar yolcu ettikten sonra odaya doğru çıktım ve bir duş alıp yatağa uzandım...

         Sabah saat 08:00 sırlarıydı uyandığımda tekrar hazırlıklarımı yaparak aşağıya indim ve kahvaltımı yaptıktan sonra motora yerleşmeye başladım.


Aslında hava güneşli görünüyordu ama hava durumuna baktığımda İzmir güzergahı tamamen sağanak yağışlı gösteriyordu. 300 km yol yağmurla gidilmezdi çünkü araçlar o kadar süratli geçiyorlardı ki yanımdan o yağmurda dengemi zor sağlıyordum. Kararsızdım aslında dün gördüğüm yağmurdan sonra yola çıktım ve
O AN...


Çanakkale bitmişti istikamet soruyordu tabelalar bana...


Tekrar hava durumunu kontrol etme gereksinimi duydum ve hala sağanak yağış gösteriyordu... Daha fazla gitmeden geri dönme kararı aldım belki bekleyenler üzüldüler ama inanın o yol beni çok yoracaktı... Bari dedim buraya kadar gelmişken tekrar karşıya geçip Şehitliği gezeyim...



Feribota binerken şunu farkettim motorların CC durumuna göre ücret alınıyormuş. 125 CC olunca 4 TL, 250 olunca 8 TL oluyormuş ücret.

Ulaştık yine Kilitbayir Feribot İskelesine... yol güzergahında iki kişi balık tutuyorlardı. Motorla yanlarına gidip fotoğraf çekindiğimi görünce dur ben çekeyim seni motorunla diyince geri çeviremedim bu teklifi tabikii bende onların o hallerini fotoğrafladım...




Yola devam... 
1914'te Birinci Dünya Savaşı başlayınca Çanakkale'de topçu eri olarak görev alan ve 275 kg.lık gülleyi bir başına kaldırıp, ağzına sürdüğü topla OCEAN zırhlı gemisini boğazın sularına gömerek Çanakkale Savaşının gidişatını değiştiren Seyit Onbaşının heykelinin fotoğrafını çekmeden yola devam etmek olmazdı...


Ve zevkli ve bir o kadar da heyecanlı bir yolculuk sonrası gelmiştim Şehitliğe...










Otobüs otobüs yerli turist vardı bölgede, kimi Urfa'dan. kimi Konya'dan, Kimi Erzurum'dan gelmişti buraları görmeye...Hava kararmadan dönmeliydim o nedenle tekrar koyuldum yola..

Akbaş şehitliği Eceabat ile Gelibolu arasında OPET'in katkılarıyla yenilenmiş bir şehitliğimiz...


.

Aslında biraz kararsız kaldım ama yaklaşık 13 yıldır irtibatı koparmayıp hatta iki sene önce bizi evinde ağırlayan Sezer kardeşimi de görmeden gitmek olmazdı.Sezer ilk görev yerim olan Kayseri'de askerimdi. Güzel bir dostluğun arkadaşlığın temelini attık o zamanlar... Şarköy girişinde selfie modasına uyup çektik resmimizi....


Güzel bir çay molası (Sezer'cim sağolsun ısrarcı bir şekilde yemek yedirme çabası içerisindeydi) yaklaşık yarım saat kadar bir mola ardından tekrar yola koyuldum. Ve Babaeski girişindeki bulutların görsel güzelliğini ve arada hafiften kendini gösteren Gökkuşağını sizlerle paylaşmak istedim...



Ve yaklaşık 30 saatlik bir ayrılık sonrası evime döndüm...


Umarım bir daha ki yolculuğum daha uzun ve daha keyifli olacak... Yaz geldi artık...